İlişkiler, bir alışveriş gibidir. Karşılıklı bir şeyler alma-verme dengesiyle yürür. Bu dengeyi etkileyen en önemli unsurlardan biri, ilişkiye ne getirdiğimizdir: geçmiş deneyimlerimiz, korkularımız, beklentilerimiz…

Çocukluk döneminde bakım verenimizle (anne/baba) kurduğumuz bağ, yetişkinlikteki romantik ilişkilerimizi derinden etkiler. Psikolojide buna bağlanma stili diyoruz.

Peki, siz ilişki içinde kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Yakınlık sizi rahatlatıyor mu, yoksa boğuyor mu? Partnerinizle uyum içinde misiniz, yoksa sürekli tetiklenen bir döngü mü yaşıyorsunuz?

Bağlanma Stilleri Nelerdir? 

1. Güvenli Bağlanman
 Kişi yakınlık kurmaktan korkmaz. Kendi sınırlarını bilir, partnerinin alanına da saygı gösterir. Yaşanan bir problemde iletişim kurmaktan çekinmez; açık ve yapıcı bir şekilde sorun çözmeye yatkındır. 

2. Kaygılı Bağlanma
 Kişi ilişkisini ve kendini sürekli sorgular: “Beni seviyor mu?”, “Beni terk eder mi?” gibi sorular zihnini meşgul eder. Terk edilme korkusu baskındır. Onay alma ihtiyacıyla hareket eder; ilişkide kendini feda etmeye eğilimlidir. Partnerinin alanına saygı göstermek yerine, aşırı yakınlık kurmaya çalışabilir."

3. Kaçıngan Bağlanma
Kişi yakın ilişkilerden uzak durur; yakınlık onu korkutur. Bağımsızlığına aşırı önem verir. Duygularını paylaşmakta zorlanır, partneriyle arasında mesafe bırakmayı tercih eder.


İlişkide Bu Stiller Nasıl Davranır? 

Güvenli bağlanan biriyle birlikte olmak, diğer bağlanma stillerine sahip bireyler için iyileştirici olabilir. Ancak bu, güvenli bireyin yükünün artmasına neden olabilir. Çünkü ilişkide dengenin sağlanabilmesi için, güvenli bağlanan kişinin sürekli olarak diğer tarafa uyum sağlaması gerekebilir. Kaygılı bağlanan bir kişiye güvenli bir alan sunulduğunda, bu kişi zamanla hem kendi sınırlarını öğrenebilir hem de karşısındakine alan tanımayı öğrenebilir. Bu tür bir ilişki dönüşüm potansiyeli taşır. Kaçıngan bağlanan biriyle ilişkide ise duygusal bir “kovalamaca” yaşanabilir. Bir taraf yakınlık isterken, diğer taraf uzaklaşır. Bu davranışlar çiftler arasında tekrarlayan çatışmalara yol açabilir. Ancak her çift, birbirini tetikleyebileceği gibi, birbirini iyileştirme gücüne de sahiptir.

Farkındalık Neden Önemli? 

Bağlanma stilinizi bilmek, size yapışan bir “etiket” değil; aksine, kendinizi tanımanız için bir yol haritasıdır.

Bu stiller sabit değildir. Terapiyle, farkındalıkla ve sağlıklı ilişkilerle zamanla dönüşebilir.

“Ben hep böyleyim” demek yerine, “Neden böyle hissediyorum?” diye sormak, ilişki dinamiklerini değiştiren güçlü bir başlangıçtır.


Sonuç Olarak 

İlişkiler, sadece iki kişinin bir araya gelmesi değil; aynı zamanda iki geçmişin, iki iç dünyanın ve iki bağlanma stilinin kesişimidir. Bu yüzden zaman zaman zorlanmak, anlamlandıramadığımız tepkiler vermek ya da ilişkide kendimizi kaybolmuş hissetmek çok insani bir durumdur.

Ancak şunu unutmamak gerekir: Bağlanma stiliniz sizin kim olduğunuzu değil, ne yaşadığınızı anlatır. Ve her yaşanmışlık, fark edildiğinde iyileşmeye başlayabilir.

Kendinize şu soruları sormayı deneyin: “İlişkilerde neden hep aynı döngüleri yaşıyorum?” “Yakınlık bana neden huzur değil, kaygı veriyor?” “Partnerime sınır çizemediğimde aslında neyi kaybetmekten korkuyorum?” Bu sorular, kendinizi daha yakından tanımanız ve ilişkilerinizi dönüştürmeniz için güçlü bir başlangıç olabilir.

Unutmayın; bağlanma stiliniz değişebilir. Güvende hissettiğiniz ilişkilerde, terapi sürecinde ya da kendinizi tanıma yolculuğunda bu dönüşüm mümkün. Yeter ki fark edin, cesaret edin ve kendinize şefkatle yaklaşın.

Siz hangi bağlanma stiline daha yakın hissediyorsunuz? Kafanıza takılan sorular varsa ya da kendinizi bu yazının bir yerinde bulduysanız, Instagram üzerinden bana yazabilirsiniz. Birlikte konuşabilir, keşfedebilir ve dönüşüm yolculuğunuzu başlatabiliriz.





Sınır koymak bencillik değil, öz saygıdır. Herkese “evet” dediğinde, kendine “hayır” demiş olursun. Unutma, seni tüketen şeyleri değil, seni besleyen şeyleri seçmeye hakkın var.

Psikolog Aleyna ÇEBİ